bugün

entry'ler (304)

sözlük

kaliteli yazılar yazan; bir şema içinde düşünüp bunları özenle seçtiği kelimelerle satırlara döken insanların bir bir kaçtığı ve kaçması gerektiği format. evet bir ara güzeldi; zevkliydi. derken bütün bu işlerin özü olan düşünce özgürlüğü ve bu özgürlüğe saygı gün be gün azaldı. düşünceleriyle savaşmayı bilmeyen insanlardan oluşan bu topluluk, her fikre olayı şahsileştirerek yanaştı. "bağırarak" insanları sindirmek moda oldu.
şimdi baktığım zaman birkaç trol dışında (ki onlar da çoğu zaman nitelikli yazamıyorlar) burada aynı düşüncelere, aynı değerlere, aynı yaşam tarzına ve aynı duygulara şakşakçılıktan başka birşey yapılmıyor. biraz haksızlık ettim herhalde; bir de "yeni" olarak sayılırsa daha doğru düzgün seks yapmamış insanların ergen muhabbetleri var (genelde 12'den sonra pörtleyen). ama son birkaç senedir yaşananları hep beraber düşündüğüm zaman; bundan sonrası için sözlükleri düşünsel olarak ergen olamamış kişilerin vakit harcadığı bir yer olarak kabul ediyorum. Tabi ki herkes öyle değil; ama o kimileri de bu kalitesizliğin pençesinde emeklerini çöpe atmaktan başka birşey yapmıyorlar. ve en nihayetinde haksızlığa uğruyorlar, uğrayacaklar. çünkü farklıya, yeniye, fikire, kurguya, üsluba tahammülsüzlük in; saygı out.

atatürk ü eleştirebilmeyi özgürlük sanmak

içinde özgürlük ateşi yanan, bir sosyal ya da politik gruba bağlanmamış herkes için bu sanrı bir tutkudur. geçmişiyle yüzleşme tutkusudur. çoğu zaman da atatürk'ü mustafa kemal olarak sevme tutkusudur. bir insanın başka bir insanı insan gibi sevmesinin yolu onun doğrularını yanlışlarını bilip yanlışlarıyla kabul edebilmesinden geçer. o yüzden bu işe girişmek aslında onu kalbi atan, bazı körü körüne inanmışlıkları olan, bazen haddini aşan ama çoğu zaman iyi yüreklilikle, insanlara doğru olduğuna inandığı yolu gösterme çabasıyla vs. sevebilmeye atılmış bir adımdır. ki zaten bu adam kendisinin haketmediği kadar bir tabu olmuştur. atatürk ilkeleri (chp'nin uydurması, özellikle devletçilikte kendini ele veriyor) de dahil olmak üzere kendisini tabulaştırma yönünde büyük ölçekte somut bir adım atmayan bir adam chp'nin partisel çıkarları yüzünden senelerdir tabulaştırılmaktadır.

öncelikle şunu kabul etmeliyiz yürekten ve samimi bir şekilde: biz eleştiriyi kaldıramayan, hakkımız olan özgürlükleri alamayan ve bu özgürlükleri kazanma yolundaki insanlara da darbe vuran bir toplumuz. o yüzden içinde özgürlük ateşi yananlar, geçmişiyle yüzleşmek isteyenler için tabuları aşmak ve bu haklarını başkalarına yedirmemek öncelikli amaçtır. işte tam da bu sebeple türkiye'de din, muhammed, atatürk, üniter devlet, tsk, pkk çokça eleştirilmelidir; umarım kesintiye uğramadan da eleştirilecektir. ancak bu eleştiri ortamı gerekli düzeye ulaştığı zaman insan gibi yaşayabileceğiz ve birbirimizin yüzüne birbirimizi gerçekten kabul ederek bakabileceğiz. o zaman insanların saygısını kaybetmiş paçoz bir topluluktan ziyade avrupa'ya girme çabası meşruiyet kazanmış onurlu bir toplum olacağız.

mehmet özmen

sadece kızları fizik sınavına almış öğretmen.

pazarlarda 10 tl ye satılan çakma formalar

bodrum pazarında bu formalar nike, adidas vs.'den daha kaliteli imal edilmiş olup insanı hayretler içinde bırakmaktadır. Bu sene eğer chelsea formasını da aynı kalite ile üretmeyi başarırlarsa bu insanlara bir madalya bir plaket lazımdır.

atatürk ün koltuğunda bir islamcı

bahsedilen yer atatürk'ün koltuğu değildir. Türkiye ahalisinin koltuğudur.

edit: çok muhteşem bir şeyler söylediğimi düşünmüyorum, gayet düzgün bir şekilde gerçekleri olanca yalınlığıyla dile getirdim sadece. Bu entry'e eksi verenlerin sebeplerini düşündükçe maalesef bu ülkeye olan inancım bir kez daha azalıyor.

sözlük yazarlarından aforizmalar

düşünme, seviş.

hoşlanılan kızın başkasının teklifine evet demesi

(bkz: yokum diyor)

kimin tarafındasın paradoksları

"anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" "denize x mi düşse kurtarırsın anti-x mi?" tarzı sorularla insanların düşüncelerini öğrenmek için ortaya atılan paradokslardır. keza bu şekilde sorular öncelikle o insandan öğrenmek istediğiniz düşünceleri tam olarak karşılayamamaktadır. çok sığ bir düzlemde herşeyi ak-kara uçlarına çekerek ve insanı sözde duygusal boşluklarına doğru iterek yaratılan bu paradokslar hepimizin aynı oksijeni solumadığının adeta ispatıdır. Bilgisayar dünyasından örnek vermek gerekirse core duo işlemciyi mario oynamak için kullanmak gibi bir şeydir mevcut beyinlerimizle bu şekil bir soru sormak.

intihara meyilli birine söylenmeyecek sözler

bi siktir git çay demle.

universite ogrencilerin yiyip icip osbir cekmesi

yanlış bir önermedir. keza bu insanlar genelde makinacılardır ya da ona benzer, içinde az kız olan ve mevcut kızlarında bıyıklı olduğu bölümlerdir *. Bu iki kümenin farkı kümesindeki insanlar da masturbasyon yapmakla beraber bunu diğerleri gibi bir hayat stili haline getirmemişlerdir.

denize türk mü düşse kurtarırsın kürt mü

"anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" sorusunu geliştirmek üzere çalışan bilim adamlarının geldiği son nokta [1].

[1]D.L. Kim, A. Richards. An investigation on the psychological effects of the question "denize türk mü düşse kurtarırsın kürt mü?". J. Psychopath. 11(8). pp. 1145-64.

üniversiteden mezun olmak

başlama düdüğünün çalmasıdır. öğrendiğin her şeyi; sosyal ağ, ilişkiler, bilgi, yaratıcılık, matematik vs. bir kerede ve kendine has şekilde kullanmaya başlamak zorunda kalmandır. gerçek hayattır ve asıl zevkli olandır.

eminem in üzerine melek düştü

öncelikle borat karakteri Sacha Baron Cohen'in tiplemelerinden yalnızca bir tanesidir. Ajdar gibi ortaya çıkıp kaybolmamıştır aksine başka tiplerle de devam etmektedir. Bunlardan biri olan gay bruno'da aslında homofobik olan ve bunu her fırsatta acımasızca dile getiren eminem'in üstüne kasıtlı olarak düşmüştür. dolayısıyla buradaki olay gaylerle sürekli dalga geçen eminem'in herkesin önünde küçük düşürülmesidir. kendisi de gaylerle cok daha agır dalga geçmesine ve onları küçük düşürmesine rağmen bu şakayı kaldıramamış ve ağlaya ağlaya salonu terketmiştir. Cohen'i pek seven bir insan değilim açıkçası tiplemelerine de çok gülmem ama planlı olduğu her halinden belirli olan bu hareket eminem'e kapak olmuştur; bu anlamda kendisini tebrik ederim.

de sade ft baudelaire

değerlere saygısı olmayan yazardır*. eski değerlerin fetişistlerinin hiç hoşuna gitmemektedir bu tavırları. bıraksan sonsuza kadar düşünmeyi, eleştirmeyi ve doğru olanı aramayı askıya almış insanları, doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yazması bakımından rahatsız etmektedir. dediği şeye katılırım katılmam ya da bugün katılırım yarın katılmam o ayrı; bu ülkede farklı olup da kendi mevcudiyetinlerini sergileyebilen insanların özgürlüğüne karşı saygısızlık yapılmasının karşısındayım. bu insanın yanındayım.

sigara yaktıran şarkılar

edip akbayram- bekle beni istanbul

bakire olmayan kızla evlenen geniş erkek

herşeyden önce gayet normal bir insandır. gerçekten aşık olmuştur ve bu aşkının neticesinde sürdürdüğü düzgün ilişkisini resmileştirmiştir. aşkını kendi vücudundan ve kadınların vücüdundan ve ihtiyaçlarından bir haber erkeklerin kurduğu düzene tercih etmemiştir. o yüzden sevgisinde samimidir. sonuç olarak herkesin layığnı bulduğu dünyada hayatın gerçeklerini kabul ettiği ve bunlardan çocukça ve beceriksizce şikayet etmediği için onu gerizekalı yurduna koyanlardan mutlu olmak namına bir adım öndedir. bu erkeği geniş bulanlar ise aşkın içine seksi dahil etmedikleri için bunu kabul etmedikleri sürece karılarıyla bile robot gibi sevişecekler ve hatta doğru düzgün sevişebilmeyi bile oldukça ileri yaşlarda keşfedeceklerdir. kendilerine bu kadar yakın olan bir eylemi bu kadar geç tanıdıkları için bir gün mutlaka pişman olacaklardır.

bekarete önem vermeyen kız

başkası onun keyfinin kahyası oldu diye merakını öldürüp bir organını vücudundan psikolojik olarak kopartmayan kızdır. tam ve sağlıklı bir insandır. yaptığı seks bir halta benzemeyen beceriksiz kadınlardan değildir (ayrıca bu genelleme de her zaman geçerli değildir ama tersi geçerlidir). aşık olduğu zaman aşkın anlamını bilerek aşık olandır. hayattaki mevcudiyetini ve fiziksel gerçekliği kabul etmiştir. ama herşeyden önce bu özelliğiyle hiçbir hakarete, küçük düşürmeye layık değildir.

ulus devlet

ilker başbuğ tarafından üniter devlet ile birlikte tsk güvencesine alınmış karakteristiğimizdir. siz ne kadar oy verseniz de ne kadar değişmek isteseniz de sizin vergilerinizle maaş alan bu adam sizin isteklerinizin gerekirse karşısında duracaktır. türkiye ulus devlet olmak zorunda kalacaktır, demokrasinin ve sizin kendi lafınızın geçmediği bu devlet sizin parasını ödediğiniz insanlar tarafından yönetilecektir. türkiye'de yaşadığımız sistem ancak beyninde çok ciddi hasar olanların ciddiye alabileceği bir demokrasidir.

türk milleti

türkiye devleti'ni kuran halka teşkilat-ı esasi'de ifade edildiği üzere verilen isimdir. bugün ilker başbuğ da aynı temennilerini dile getirmiştir. bu temenni bütün vatandaşlarımızı din, dil, ırk vs. farkı gözetmeden türkiye halkı yapar (yozgatın kurtuluş savaşındaki negatif etkilerini saymazsak:). ilker başbuğ'un iyi niyetli olduğunu düşünüp pek de uzaklara gitmeden çok basit bir soru soruyorum. müslüman olmadığını ifade eden ya da müslümanlık dışında herhangi bir din beyan eden ve yahut türkiye halkından olup da türk dışında başka bir uyruk belirten vatandaşlarımız subay/astsubay olup orduda görev alabiliyorlar mı? yoksa siz yalan ve huzur verici demeçlerinizle insanları daha kendi başkanlığını yürttüğünüz kurumda bile mevcut olmayan birşeyler konusunda rahatlatmak mı istiyorsunuz?

toplumların modernleşmesinde asker öncü olmuştur

modernleşme 18., 19. yüzyıl ve yirminci yüzyılın başına ait tarihsel bir kavramdır. daha ziyade kendi tarihsel sıralamaları içinde düşünsel olarak kendi kabuklarından büyük fikirlerle çıkan amerika, fransa ve ingiltere'yi temsil etmektedir. keza modernleşmenin temel unsuru olan sanayii devriminin ilk etkileri bu ülkelerdedir. bu ülkeler dışındaki ülkelerde modernleşme özellikle almanya ve doğusu için bu ülkelerden alınan fikirlerin içselleştirilmeden uygulanmasıdır. birçok ülkenin modernleşmesine askerin öncü olduğu durumu doğrudur ama tarihsel, ekonomik ve sosyal koşulların hiçbir zorlaması olmadan bu modernleşmenin silah zoruyla yapılması gerektiği için askerler ön ayak olmuştur. keza bu yüzden bu ülkelerdeki insanlar modernleşmeyi, insan haklarınını ve liberal düzeni içselleştirememiştir. sezar ve fatih sultan mehmeti örnek verecek ve yahut toplumların modernleşmesinde askerler öncü olmuştur genellemesini yapacak kadar bilgisiz olan insanların bu tarz açıklamalar yapmaları kendilerine olan güveni zedelemektedir. bu insanların ilerleyen zamanlarda bu işlerle uğraşmaları illa ki gerekliyse ve özellikle de bir kurumu temsil ediyorlarsa modernleşmenin ne olduğunu öğrenmeleri gerekmektedir.